…
O an anlayamayacağınız bir şekilde çekilirsiniz. Çok tanıdık gelir, “biliyorum bu O” dersiniz; “bu çok farklı”…

Kendinizi onun etrafında ve etkisinde bulursunuz. 

Oysa o etki, sizin çok eskiden izlediğiniz bir filmin gücünden gelmiştir.

Sevginin gücünü anlatan o filmden. Siz yaralı/ kurban ve hatta fedakar arketipini öyle güçlü çalıştırıyorsunuzdur ki içinizde, gelen o tatlı yüzün filmdeki diğer güçlü karaktere benzerliğine kapılıverirsiniz.

İhtiyacınız olan şey budur… 
O filmde hissettiğiniz güçlü duygular birden kendini gösteriverir, Hatta rüyaymış, ilahi bir hismiş gibi geliverir. Fark etmeden oluverir bu. Bütün o derin ve güzel anlamları karşı tarafa yüklersiniz. 

Gökyüzü daima sevgi ve özdeğeriniz konusunda, “sizi size” götürmek için oldukça fazla çalışıyor. Tamamen benliğinizi yükseltmek, idrakinizi arttırıp içinizde var olan asıl güce kavuşmanız için deneyimleri birer birer önünüze sunuyor. Aşka ve mükemmel ilişkiye o kadar susadınız ki, gözlüklerinizin camını silmeyi unuttunuz. Bakışınızı netleştirin ve afişe tekrar bakın.
Bu sürecin öncelikle; bütün zaaflarınız bilip anlamak, sizde güçlü çalışan arketipleri fark etmek ve nerede/hangi duygusal açlığı çektiğinize dair “aymak” adına, önce  “kendini tanıma” ve sonra “kendini kabul” ile başladığını hatırlayın. Ruhsallık ve madde dünyanın istekleri arasında git-geller yaşasanızda kendi filminizi yazın, yönetin ve oynayın…